Partner durumundan Cihangirli Berker Güven - Şili’nin yeni Başkanı Boric - Aysel Tuğluk tahliye edilmeli - Özkök ve Semercioğlu "genelev" de.
Cihangir'de masa altındaki elektrik ısıtıcılarına rağmen soğuktan hafif titreyerek gündüzleri HomeRoom'da buluşmaya devam ediyoruz. Yavaş yavaş şansımız da açılıyor galiba.
Herkes ufak tefek işler bulmaya başladı. Tülay Günal, bütün Covid paranoyasına rağmen "Yaşamaya Dair"e koşturup duruyor. İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencilerinden Genco Erkal'la oyunları için bir ödül bile almışlar. "Almışlar" diyorum çünkü 8 yıldır dünyanın her tarafında oynadıkları oyun için aldıkları ilk ödülmüş bu.
Nihal Yalçın, ocak ayında yeni dizisi "Oğlum"un setlerine gitmeye başlayacak. En iyi arkadaşı Berker Güven, "Üç Kız Kardeş" dizisi için ter döküyor. Hayır, hayır Çehov'un değil, İclal Aydın'ın yazdığı Üç Kız Kardeş. Yönetmen Ömür Atay, Cihangir'e dizi setini kurdu ve "Erkek Severse"yi çekmeye başladı bile. Adı biraz tuhaf ama belki de bizi erkeklerin bile sevebileceğine inandırabilir. Setin kalabalıklığı yüzünden Cihangir'de trafik aksıyor. Umarım mahalleye verdikleri rahatsızlık için şık bir yemek daveti yaparlar.
Bana gelince, arada bir gazeteci Defne Akman'a okutmam için senaryo gönderiyorlar da en azından doğal gaz param çıkıyor.
Maskeli Tülay Günal, jön Berker Güven, arkadaşım Nihal Yalçın ve Gonzo Tuğrul.
(Fotoğraf: Tarih Dergisi'nden Gürsel Göncü)
Viva Şili!
Bu haftanın en güzel haberi çok uzaklardan bir yerden taa Şili'den geldi Cihangir'e. Yıllarca önce Salvador Allende'yi askerlerin darbesine kurban veren ve gaddar Pinochet'nin her türlü rezilliğine katlanmak zorunda kalan Şili halkı, nihayet rahat bir nefes aldı.
Gepegenç Şili solu seçimleri kazandı. Dünya solu için Şili çok önemlidir deyip, sözü İstanbul'a da gelip bizleri çok mutlu eden Pink Floyd'un Roger Waters'una bırakıyorum.
İşte onun tweet'i : "Şili'deki bütün kız ve erkek kardeşlerimize kalpten sevgiler ve şükranlarımızla."
Şili'li gençler bayram havasında. Che'ye benzemiyor mu?
Aysel Tuğluk'a özgürlük
"Umut saçmak istemem. Umutlanmak için bir neden olmadığı kanısındayım. Ama tahliye edilirse sevinmek, edilmezse dayanışmaya ve Aysel Tuğluk için adalet istemeye devam etmek gerekir."
Bugün kendimi hafif yorgun hissettiğimden girişimi Aydın Engin'in T24'teki yazısından aldım. Cânı yürekten katılıyorum,"Bugün günlerden Aysel Tuğluk olsun". Tuğluk'la hayatımda bir kere telefonda konuştum. O da Radikal 2'ye yazdığı güzel yazılar için teşekkürlerimi belirtmek içindi.
Şimdi ben de onlarca kadın örgütünün çağrısına, haddim olmayarak buradan katılıyorum. Aysel Tuğluk'a özgürlük.
Tarihimden yapraklar
Canım Tansel
Tansel Tüzel ortada. (Fotoğraf için Füsun Özlen'e teşekkürler)
Bu kez de basın camiasında herkesin sevdiği Tansel Tüzel'i kaybettik.Tansel o kadar iyiydi ki, "Sokak"ta ve "Radikal"de birlikte çalışırken onunla bir tek kez bile kavga etmedik.
Ben bu durum bir tek bana has sanıyordum, ama neredeyse bütün meslektaşlarım birbirimize başsağlığı mesajı atarken aynı şeyi vurguladık. Ayvalık'ta beraber olduğu eşi Hızır Tüzel'i daha önce kaybetmiştik. Tansel Emanet Tüzel şimdi onunla birlikte.
Bu linkler ihmal edilmesin
* Hafıza Merkezi'den "Helalleşme" gündeminin ardından, Geçmişle Yüzleşme Dosyası. Dosyanın tamamı için tıklayın.
* Diyarbakır Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Yayınları'nın Diyarbakır/Sur: Bir Bellek Yolculuğu kitap ve harita çalışması, internette erişime açıldı.
* Doğal Hayatı Koruma Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nün hazırladığı Türkiye’de Plastik Atık Sorunu ve Politika Önerileri raporu yayımlandı.
***
Tokatın davası olur mu?
"Gazetecilik ne efendi buyruğu kaldırır, ne efendi kuyruğu. Ne tokada uzat yanağını, ne bir yanağa tokat salla! Ne boynunu eğ, ne birinin boynuna kalksın elin!"
Bu alıntı meslektaşım Umur Talu'nun bu hafta Salı günkü Duvar'da çıkan yazısından. Ben de güzel yazardım ama hazır bunu bulmuşken kullanayım dedim. Tabii ki anladınız.
Şükür ki 45 yıllık gazetecilik hayatım boyunca yolumun hiç kesişmediği Muharrem Sarıkaya'nın İHA kameramanına attığı tokattan bahsediyoruz. AKP'li bir belediye başkanının röportajı sırasında atılan bu tokat, işlerin bu noktaya gelmesinde büyük payı olanları bile kınama zorunda bıraktı.
İlle de isim istiyorsanız Hürriyet'in ilahiyatçısı, sürekli Cem Küçük'le Ersan Şen'i kavga ettiren Habertürk yönetimi, AKP'li Şamil Tayyar, hayata Cumhuriyet'te başlayıp yıllarca Amerika'nın Sesi dahil Washington'da dolaşan ve şimdi TRT'de iktidar borazanlığı yapan kasabalı "delikanlı" Fuat Kozluklu ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun bile tepki göstermek zorunda kaldılar. En utanmazcası Altun'dan gelen "durum çok acı" yorumu. Sanki medyanın bu hâle düşürülmesinde en büyük piyonluğu kendi yapmamış gibi. Basın kartlarımızı iptal etmekten nasılsa vakit bulmuş, bari ben de bir cümle edeyim demiş gibi.
Şimdi bunları ve de AKP'li belediye başkanının tepkisizliğini bir kenara bırakıp, kendimize bakalım. Medya bu durumlara düşürülürken biz gazeteciler ne kadar direniş gösterdik? "Yeni" gazeteciliğin emir komuta ve biat kültürü içinde filizlenmesine karşı ne kadar direnç gösterebildik? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Sarıkaya'yı onur kuruluna vermiş. Ben de, kendi aczimi de ifade ederek "zararın neresinden dönülse kârdır" diyerek bitireyim. Yoksa hepimizin, kadın - erkek, Şamil Tayyar gibi penis görmesi ya da pespaye diye adlandırılması kaçınılmaz olur. Kızan varsa, lisanımı affetsin.
Muharrem Sarıkaya ve Fahrettin Altun: Sizce hangisi sebep hangisi netice?
Ana akım bir TV'den bir manzara
Pazar günü Halk TV, Artı TV, KRT izlemekten baygınlık gelince, bunlar ne yapıyor diye Star TV haberlerine zapladım. Hiçbir yorum yapmadan , not aldığım 3 haberi sıralıyorum.
1. 34 kilo zayıflayan sevimli köpek ve sahibesi
2. Kar yağınca kayak merkezlerine akın oldu. Kar güzel manzaralar ortaya çıkardı.
3. Kuyumcukent'te bütün fiyatlar yarıya düşürüldü.
Cumhuriyet'siz magazin olmaz
Yıllardır birçok insanın bayıldığı sanatçı Müjdat Gezen'i neden sevemediğimi hep düşünür dururdum. Semercioğlu'nun MedyaTava'sındaki iddiayı okuyunca birden aydınlandım. İddia doğruysa, küçük kıyametlerin koptuğu Alev Coşkun'un Cumhuriyet'inde yılbaşından önce yazmaya başlayacakmış.
Demek ki bana bu malum olmuş. Bir de Gezen'in kankası Uğur Dündar da Cumhuriyet'te başlarsa gazete tadından yenmez.
Alev Coşkun, Müjdat Gezen'in yanına Uğur Dündar'ı da eklerse Cumhuriyet'in Atatürkçülüğünü ben bile sorgulayamam.
The Guardian'da Bir Türk
Aslında iyi haberlerim de var. Bir gömlek büyük olduğu için bizim medyada başına gelmedik kalmayan Elif İnce, geçtiğimiz hafta The Guardian'da yayınlanan haberiyle beni çok sevindirdi.
Yılbaşı çiçeklerinden bahsederken o kadar iyi bir haber yazmış ki içinde bütün Türkiye var. Radikal Gazetesi'nde birlikte çalışırken başına gelenleri hatırladıkça hem acı acı hem tatlı tatlı güldüm. Ee ne de olsa Elif'in başarısında benim de küçücük bir payım var canım.
Stajyerim Elif İnce’yle The Guardian haberinden 5 ay önce.
Sıkça sorulan sorular ve cheap shots
- İzmir'li Mülkiye Angara grubuna gönderdiğim
Hülya Avşar'lı "simit ve kaşar" fena hâlde cinsiyetçi tepkisi aldı. Gençler haklı olabilirler ama inansınlar ki medyada benden daha kaşarı zor bulunur. Kendimi savunmak gibi olmasın ama Kuir Teori'ye göre benim gibi eski kaşar, kadın ya da erkek başka birine kaşar diyebilir. Yine de demek ki daha dikkatli olmalıymışım.
- Geçen hafta yazdığım kâbus gerçekleşti. Hürriyet'ten şutlanan (kendileri yollarını ayırmak diyorlar) Ertuğrul Özkök ve Cengiz Semercioğlu benim televizyonumda olmayan TV100 adlı bir kanalda programa başladılar. Programın adı "Cengiz ile Ahtapot".
Herhalde Özkök'ün her dalda başka bir kolu olduğu için 'Ahtapot'u uygun görmüşler. Şimdilerde yıkılıp bir kültür sokağı yapılmaya çalışılan Zürafa Sokak'tan başlayıp, Ankara Bentderesi'nden İzmir Tepecik'e kadar, biraz uzun ama çok da kötü olmayan bir giriş yaptılar. Fakat ardından gelen Hülya Avşar'ın "Gerekirse simit yenecek" buyruğu tartışılırken işler karıştı.
Özellikle işsiz gazeteci Özkök'ün mali durumu kötüye gittiği için Roma'da doğru dürüst espresso içememe şikayeti içimi parçaladı. Cihangir'de Sur Balık'tan çıkmayan Cengiz Semercioğlu da benzer sinyaller verdi. Umarım Karaköy'den Tophane tarikiyle Upper Cihangir'e gelmeye kalkmazlar. Ahalinin hışmından onları ben bile koruyamam.
Türkiye halklarının korktuğu başına geldi. Hürriyet'ten kovulan Özkök ve Semercioğlu yeni bir programa başlıyorlar.
Advertorial (!)
Ankara'dan gençlik arkadaşlarım olan Nevzat Sezgin ve Murat Koğacıoğlu'nun kızları akademisyen Dicle Koğacıoğlu'nun anısına düzenlenen bir toplantıyı atlamam söz konusu olamazdı.
Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü Konferansı, 25 Aralık Cumartesi Günü yapılacak. Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender), sosyolog Dicle Koğacıoğlu anısına bu yıl on ikincisi düzenlenecek Dicle Koğacıoğlu Makale Ödülü Konferansı’nı bu Cumartesi günü 13.00-17.00 saatleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleştirecek.
Kayıt için linki tıklayın.
Son keşfim Tolga Özbey. Kim derseniz, punk grubu Rashit'in kurucularından ve şimdi de Yumuşak Makine'de çalan genç bir müzisyen.
Ömer Madra'nın Açık Radyosu'nda her Salı 24:00'de Egzotik Yeraltı adlı bir program yapıyor. 68li, 78li, 88li, 98li "freak"lere duyurulur.
Müzik önerisi
Bu haftanın şarkısını feminist meslektaşım Füsun Özlen seçti. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Karaburun Belediyesi'ne katkıları için buradan bir teşekkür sallayalım. Ahura Ritim Topluluğu'ndan "Gafil Gezme Şaşkın".